A. YÜKLEMİN TÜRÜNE GÖRE CÜMLELER
1. Fiil Cümlesi
2. İsim Cümlesi
B. ÖĞELERİN DİZİLİŞİNE GÖRE CÜMLELER
1. Kurallı (Düz) Cümle
2. Devrik Cümle
C. ANLAM YÖNÜNDEN CÜMLELER
1. Olumlu Cümle
2. Olumsuz Cümle
3. Soru Cümlesi
4. Emir Cümlesi
5. Ünlem Cümlesi
6. Şart Cümlesi
7. İstek Cümlesi
D. YAPI BAKIMINDAN CÜMLELER 1. Basit Cümle
2. Birleşik Cümle
a. Girişik Birleşik Cümle
b. İç İçe Birleşik Cümle
c. İlgi Cümlesi
d. Şartlı Birleşik Cümle
3. Sıralı Cümleler
4. Bağlı Cümle
1. "ki"li Bağlı Cümleler
2. Diğer Bağlaçlarla Kurulanlar
A. Yüklemine Göre Cümleler
Bir cümlenin yüklemi ya çekimli bir fiil ya da ek-fiille çekimlenmiş bir isi olabilir.
Buna göre yüklemin türü bakımından cümleler ikiye ayrılır:
1. Fiil Cümlesi
Yüklemi çekimli bir fiil olan cümlelerdir.
Bu fiil şahıs ve kip eki alarak çekimlenir.
Türkçede (başka dillerde de) fiil cümlesi isim cümlesinden daha çok kullanılır.
Annem dün sessizce odama girdi. Beni yine, yorgun gözlerimin önünden hiç ayrılmayan, bir gün bile elimden düşmeyen, parmaklarımın arasında ezilip büzülen kitabımın karşısında okumaktan gözlerimin feri kaçmış, düşünmekten alnımı kırışmış gördü. En ziyade düşman olduğu bu cansız arkadaşıma kinli bir nazar attıktan sonra bir iskemle çekti, karşıma oturdu, bol bir nefes aldı. Belli ki mühim bir şey, çok düşünülen ve az söylenen endişelerden, aile üzüntülerinden birini bana açmak istiyordu. Bunu ben onun bir iğne izi kadar ince iki gölge ile, belirsizce çatılan kaşlarındananlamıştım, hatta bu keşfimde o kadar ileri gittim ki, bana, artık bu sefer katî bir tarzda, izdivaç meselesini açacağına bile hükmettim. İzdivaç meselesi... Hakikaten de hiç yanılmamıştım. "Kızım!" diye resmî, ciddî, yüksekten, kalın bir ses perdesiyle başladı, bir çok defalar dinlediğim fikirleri, sebepleri, delilleri, mukayeseleri kendine mahsus muntazam bir mantık zincirine bağlayarak, sakin, heyecansız ve soğukkanlı, söyledi,söyledi, son hükmünü de verdi:
-Sen ilkbahara kadar, mutlaka evleneceksin! (P. Safa, Gençliğimiz)
2. İsim Cümlesi
Yüklemi isim soylu bir kelime olup, ek-fiilin zamanlarından biri ile çekimlenmiş olan cümlelerdir.
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık.
Bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
İçinde kaybolup gittiğini sandığı bu kalabalık şehirde bir tek tanıdığı bileyoktu. Ama şimdi sevgili öğrencileri, vefalı arkadaşları, dostları var.
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
İsim cümleleri genellikle iki unsurdan, özne ve yüklemden meydana gelir.
İnsan, üç beş damla kan, ırmak, üç beş damla su
Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu
Mehmet Emin Yurdakul, Cenge Giderken
Ben bir Türk'üm; dinim, cinsim uludur;
Sinem, özüm ateş ile doludur.
İnsan olan vatanının kuludur.
Türk evladı evde durmaz giderim.
Bu topraklar ecdadımın ocağı;
Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;
İşte vatan, işte Tanrı kucağı.
Ata yurdun, evlât bozmaz, giderim.
Tanrım şahit, duracağım sözümde;
Milletimin sevgileri özümde;
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yâr yatağın düşman almaz, giderim.
]İsim cümlelerinde zarf ve bulunma ekli yer tamlayıcıları da kullanılır.
Anadolu'da dağların ve köylerin sonsuz bir biteviyeliği var.
Geyik, dağdan dağa atlarken güzel.
Bu sabah hava berrak.
Bahar geleli kargalar sınırsız bir neşe içinde.
]İsim cümlelerinde nesneyle yaklaşma ve uzaklaşma ekli yer tamlayıcıcı az kullanılır.
Türk halkı bağımsızlığını, Ulu Önder'e ve onunla birlikte savaşanlara borçludur.
Ek-fiil, isim soylu kelimelerin sonuna gelerek onların yüklem olmasını sağlayan, ek hâlindeki fiildir. "imek" fiilinin ek olarak kullanımıdır. Genellikle bitişik yazılır.
Ek-Fiil, üç kipe göre çekimlendiğinde yüklem olur:
1. Geniş zaman
İsim soylu kelimelere kişi ekleri getirilerek yapılır. Bunlar geniş zaman eklerinin yerini tutar. Üçüncü kişilere "-dİr" eki getirilir.
Ben bir küçük kelebeğim. Üstümüze doğan bir güneşsin sen. Her taraf bugün bir başka güzel(dir).
2. -di'li (bilinen,görülen) geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinen geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların bilinen geçmişteki durumuna şahit olunduğunu gösterir.
Bir güzelin hayranıydım. >>hayranı i-di-m
Dün daha heyecanlıydın. >>heyecanlı i-di-n
Merhametli biriydi. >>biri i-di
3. -miş'li (duyulan,anlatılan) geçmiş zaman
Ek-fiilin bilinmeyen (öğrenilen) geçmiş zaman çekimi, kavramların ve varlıkların öğrenilen geçmişteki durumunun başkasından duyulduğunu anlatır.
"küçük imişim, küçük imişsin, küçük imiş, küçük imişiz, küçük imişsiniz, küçük imişler"
"küçük değilmişim, küçük değilmişsin, küçük değilmiş, küçük değilmişiiz küçük değilmişsiniz küçük değilmişler (değillermiş)"
Suçlanan ben-miş-im. < ben imişim Meğer sen ne çalışkan-mış-sın. < çalışkan imişsin Adam yirmi yıldır evine hasret-miş. < hasret imiş
Dikkat! Ben iyi bir oku-r-um. (Ek-fiilin geniş zamanı ) Hep iyi kitaplar oku-r-um. (Şahıs eki ) Benim oku-r-um anlayışlıdır. (İlgi eki ve iyelik eki)
Yüklem sonda bulunur. Ama meselâ şiirde yüklem cümlenin herhangi bir yerinde olabilir.
Diğer öğelerin yeri önem sırasına göre değişebilir.
Yüklemin cümle sonunda olup olmamasına göre cümleler ikiye ayrılır:
1. Kurallı (Düz) Cümle
Yüklemi sonda bulunan cümledir. Dilimizin söz dizim özelliğine göre asıl öğe sonda, yardımcı öğeler de başta bulunur.
Kapalıçarşı'da birkaç istikametten düdük sesleri gelmeye başladı. Bu, her akşam üzeri çarşı bekçilerinin verdiği bir işarettir ki, kapanma saatinin geldiğini ve dükkanını kapamaya geç kalanların acele etmesini ilân eder. O saatte Sahaflar Çarşısı tarafındaki büyük kapıdan içeri bir göz atmak korkunçtur. Çarşı, kimi kapanmış, kimi kapatılmaya uğraşılan iki sıra dükkanın çizdiği, karanlık ve nerede bittiği belirsiz bir dehliz halinde uzar. Ayrıca kepengi olmayan bazı vitrinli mağazaların camekânlarındaki eşya, bütün gün üzerine serpilen elektrik ziyasından ayrı düşünce, korkularından büzülürler ve camdan, çarşının tenhalaşmış yolunu görmemek için gözlerini yumarlar.
2. Devrik Cümle
Yüklemi sonda değil, herhangi bir yerinde bulunan cümlelerdir.
Görmüyor musun sana doğru geldiğini?
Bendim dün gece evinizin önünden geçen.
*Şiirde ve günlük konuşmalarda çok kullanılır.
Çok insan anlayamaz eski musikimizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...
Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller; Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
Gülme komşuna, gelir başına.
Sakla samanı, gelir zamanı.
Besle kargayı, oysun gözünü.
]Ünlem cümleleri de devrik olabilir.
Gel buraya!
Git başımdan!
Eksiltili Cümle
Yüklemi bulunmayan cümlelerdir. Yargının ne olduğu okuyucunun yorumuna bırakılan cümlelerdir.
Örnek: "Karşımızda geniş ve yemyeşil bir ova... Onun tam ortasında küçük ama çok güzel bir göl..."
cümlelerinde yüklem yoktur. Üç noktalar yüklemin eksik olduğunu gösterir. Ancak biz cümlede "vardı, görünüyordu, bulunuyordu" gibi bir yargının verilmek istendiğini anlıyoruz. Öyleyse bu cümleler eksiltili cümlelerdir.
* İsim cümlelerinde yüklemi oluşturan ekfiilin bulanmaması da cümleyi eksiltili hale getirir.
Örnek:
"O bana senden daha yakın."
cümlesinde yüklem olarak düşünülen "yakın" sözü "-dır" ekfiilini açık olarak almadığı için cümle eksiltili sayılır. Çünkü biz, "-dır" ekfiili bulunmadığı için cümleye ayrı bir yüklem verebiliriz. Yukarıdaki örneğin sonunda "... yakın olmalı, yakın duruyor" gibi değişik yüklemler düşünebiliriz.
* Kimi sıralı cümlelerde birinci cümlenin yüklemi söylenmezse cümle yine eksiltili olur.
Örnek:
"Önce biraz ders, ardından top oynamaya gidildi."
cümlesinde "ders" sözü yargıya bağlanmamıştır. Ancak biz cümleye virgülden önce "yapıldı, çalışıldı" gibi bir yüklem getirebiliriz. Öyleyse okuyucunun yorumuna bırakılan bu cümle de eksiltilidir.
* Konuşmalarda çoğu zaman eksiltili cümleler kullanılır.
- Beni kim aradı?
- Arkadaşın. (eksiltili cümle)
- Saat kaçta?
- İki buçukta.(eksiltili cümle)
1. Basit Cümle 2. Birleşik Cümle
a. Girişik Birleşik Cümle
b. İç İçe Birleşik Cümle
c. İlgi Cümlesi
d. Şartlı Birleşik Cümle
3. Sıralı Cümleler
4. Bağlı Cümle
1. "ki"li Bağlı Cümleler
2. Diğer Bağlaçlarla Kurulanlar
Sonuç
Cümleler, bildirdikleri yargı sayısına ve öğelerin yüklemle olan ilişkisine göre çeşitlere ayrılırlar.
Cümlede bir ya da birden fazla yargı vardır. Başka bir deyişle birden fazla cümle bir araya gelip bir cümleymiş gibi görünebilir.
Bir ceylan gibi ürktü. Tek yargı
Sevincinden ne yapacağınışaşırmıştı. İki yargı
Bu tür cümlelerde bazı öğeler ortak olduğu gibi öğelerin tamamı farklı da olabilir. Bu cümleler birbirlerine bazı bağlaçlar yardımıyla bağlanabildiği gibi anlam bakımından da bağlanabilirler.
Saatine baktı ve otobüsü kaçırdığınıanladı.
Cümleler yapı bakımından çeşitlere ayrılırken içlerindeki kelime sayısı değil yüklem, fiil veya yargı sayısı dikkate alınır.
Yapı bakımından cümleler; basit, birleşik, bağlı ve sıralı olmak üzere dörde ayrılır.
1. Basit Cümle
İçerisinde tek yargı, tek fiil, dolayısıyla isim veya fiil cinsinden tek yüklem bulunan cümledir.
Başka bir cümleye bağlanmaz, yani bağımsız bir cümledir. Tamamladığı ya da onu tamamlayan bir cümlecik yoktur.
Yarın akşam maç yapacaklar.
Zayıf kolları kirli tunç rengindeydi. Tekrar başını kaldırdı.
Gökle denizin birleştiği dumandan çizgiye baktı.
Sıcak yaz aylarını geçirmek için deniz kenarlarına, kırlara tepelere kaçanlar, şimdi birer birer kışlıklarına dönüyorlar.
*Bazı dil bilimcilere göre içerisinde yüklemin dışında isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiil bulunan cümleler de basit cümledir; bu kelimeler ve kelime grupları yargı bildirmezler.
Rüzgâr, denizin yüzünü pürüzlendirerek küçük savaşlar yaratıyordu.
Birden köşe başından, iki karayağız atın çektiği bir fayton peyda oldu.
2. Birleşik Cümle
Bir temel cümle ile onun anlamını tamamlayan en az bir yan cümlecikten meydana gelen cümlelerdir.Yani yapısında birden fazla cümle bulunduran cümlelerdir.
Temel cümleyle yan cümlenin bir araya geliş şekillerine göre birleşik cümleler çeşitlere ayrılır.
a. Girişik Birleşik Cümle
Bu tür cümlelerde yan cümlecik temel cümleciğin herhangi bir öğesi olabildiği gibi, bir öğenin parçası da olabilir.
Girişik birleşik cümleler, fiilimsilerle ve çekimli fiillerle kurulur.
Havaların ısınması / tatil düşkünlerini sevindirdi. Özne
Çadırları çalanlar / bulunamadı. Sözde özne
Evlerin ne zaman biteceğini / bilmiyoruz. Nesne
Yarın / bir tanıdığa / gideceğiz. Dolaylı tüml.
Babasını karşısında görünce / çok sevindi. Zarf tüml.
Havalar soğuduğundan / artık dışarı çıkmıyor. Edat tüml.
Ellerim takılırken / rüzgarların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına,
b. İç İçe Birleşik Cümle
Bir temel cümleyle, herhangi bir sebeple onun içinde kullanılan bir yardımcı cümleden oluşan cümlelerdir.
Yardımcı cümle de temel cümle gibi bağımsız bir cümle yapısındadır.
Asıl yargı sonda bulunur.
]Yardımcı cümle nesne olarak kullanılabilir. Alıntı hâlindedir.
Adam, / "Kartınız geçerli değil." / demez mi?
Şark için "Ölümün sırrına sahiptir." derler.
]Yardımcı cümlenin yüklemi "de, zannet-, san-, bil- gör-, görün-, farzet-, düşü-" fiillerinin çekimli şekli olabilir.
"Seni göremedim diye bu bahar
İçimde bin türlü duygunun isyanı var."
Yaşamak zevki nedir bilmez ölümden korkan
"Savaşı önce kendime karşı kazanmalıyım." diye düşündü.
]Yardımcı cümle ana cümle içinde bir isim tamlamasının tamlayanı olarak bulunabilir.
Iraklardan bir dondurmacının "Vişnelim var, kaymaklım" nidası titreyerek dağılıyordu.
Artık "Ev alma komşu al." atasözünün hükmünün kalmadığına inanıyorum.
]Yardımcı cümle edat grubu olabilir.
Gönül Anadolu'da Yunus Emre'nin "Taştın yine deli gönül / Sular gibi çağlar mısın" gibi mısralarıyla şahlanır.
c. İlgi Cümlesi
Temel cümlenin herhangi bir öğesi olan veya bir öğenin açıklayıcısı olan yan cümleciğin, bağlı bulunduğu veya açıkladığı öğeye "ki" bağlacıyla bağlanması sonucu ortaya çıkan cümleye ilgi cümlesi denir.
Bu cümlelerde ki atılarak yan cümleciğin hangi öğeye bağlı olduğu görülür.
Muhsin, / ki öğrencilerimizdendir, / böyle bir şey yapmaz.
Öğrencilerimizden olan Muhsin...
Dün gece, / ki oradaki son gecemizdi, / çok eğlendik.
Oradaki son gecemiz olan dün gece...
Duydum ki o da ziyarete gelecekmiş.
d. Şartlı Birleşik Cümle
Bir temel cümle ve onun şartı olan bir cümleden oluşan birleşik cümlelerdir.
Şart cümlesi tek başına yargı bildirmez; ana cümleyi zaman, şart, sebep ve benzetme yönlerinden tamamlar. Onun zarfı olarak kullanılır.
Hava güzel olursa / yarın pikniğe gideriz.
Çanakkale'yi de gezerdik, / vaktimiz olsaydı.
Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.
"Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Topraktan ayrılsam nerde kalırım
Benim sadık yarim kara topraktır."
Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
*Bazı kalıplaşmış şart cümleleri özne veya nesne de olabilir.
Ne yapsa faydasız.
*İstek bildiren şart eki bağımsız cümle kurar. Ancak istek ifadesinde de yargının kuvvetli olmadığı sezilmektedir.
Bir gün çıkıp gelsen, vursan kapıma
Atılsan boynuma kollarını açarak
Otursan dizlerime yaramaz bakışlarla
Konuşsan yine öyle yarım yamalak. (YBB)
3. Sıralı Cümleler
Bağımsız cümlelerin, aralarındaki anlam ilgisinden dolayı virgülle veya noktalı virgülle birbiri ardına sıralanmasıyla oluşan cümleler topluluğudur.
En az iki cümleden oluşur.
"Yağız atlar kişnedi, / meşin kırbaç şakladı, /
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, /
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar..."
"Gök sarı, / toprak sarı, / çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,"
"Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu, /
Gökler bulutlanıyor, / rüzgar serinliyordu."
Sarı çiçeğin saçları yolunmuş, kana bulanmıştı.
Bu, asırlardan beri böyle olagelmişti, asırlarca da böyle sürüp gidecekti.
* Sıralı cümlelerin bütün öğeleri ayrı olabildiği gibi bazıları ortak da olabilir.
Otobüs her zamanki gibi yine geç geldi; / biz de derse geç kaldık.
Mart kapıdan baktırır; kazma kürek yaktırır. Özne ortak.
Mallarımızı önce çaldılar, sonra geri bize sattılar. Özne ve nesne ortak.
Merdivenleri kardeşin yıkasın, sen de sil. Nesne ortak.
İnatçı adama dil döküyor, sürekli yalvarıyordu. Özne ve dolaylı tüml.
Sıralı cümleler ikiye ayrılır:
1. Bağımlı sıralı cümle: Öğe ortaklığı olan cümledir. Farklı yüklemlerin özne, nesne, tümleç gibi ortak öğeleri vardır.
(Ben) Dün akşama kadar çalıştım, çok yoruldum. (Özne ortak) Her zaman planlı çalışır, başarılı olurdu. ( Z.T. ortak öge)
2. Bağımsız sıralı cümle: Öğe ortaklığı olmayan sıralı cümledir. Cümleler arasında anlam ilgisi olduğu hâlde hiçbir öğesi ortak olmayan cümlelerdir.
Biri yer, biri bakar.
Horoz ölür ,gözü çöplükte kalır. Sakla samanı gelir zamanı.
Besle kargayı, oysun gözünü.
Laf çok, icraat yok.
Sınıf temiz, öğrenciler temiz, gökyüzü temizdi.
4. Bağlı Cümle
Aralarındaki ilgiden dolayı birbirlerine bir bağlaçla bağlanan cümlelerdir.
Bağlaçlar cümle öğesi değildir.
İkiye ayrılır.
1. "ki"li Bağlı Cümleler
Farsça "ki" bağlacıyla birbirine bağlanan bağımsız cümlelerden oluşur.
Yardımcı cümle ana cümleyi genellikle nesne ve zarf göreviyle tamamlar.
Ana cümle başta, yardımcı cümle sonra bulunur. Bu sıralanış, Türkçe cümle yapısına aykırıdır.
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta.
"Gönlüm isterdi ki mazini dirilten sanat
Sana tarihini her lâhza hayal ettirsin."
(Gönlüm, mazini dirilten sanatın sana tarihini her lâhza hayal ettirmesini isterdi.)
]Yardımcı cümlenin başta, ana cümlenin sonda kullanıldığı cümleler de vardır. Burada da yardımcı cümle zarf görevindedir.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi.
(Büyük olduğun için kanın tevhidi kurtarıyor.)
Kırk elli adım uzaklaşmıştı ki iki iri kanadın havada çarpışmasından çıkan boğuk bir gürültü işitti.
(İki iri kanadın havada çarpışmasından çıkan boğuk bir gürültü işittiğinde kırk elli adım uzaklaşmıştı.)
]Bu tür cümlelerde "ki" bazen düşebilir. Cümle, okuyanın, dinleyenin muhayyilesine bırakılır.
Darıldı diye o kadar korktum ki... (anlatamam)
Not: "ki" edatının şüphe kattığı cümleler bağlı cümle değildir.
Düşler mi ki şu burcu burcu kokan havada
Renk mi ki üzerimde akaduran bu nehir?
2. Diğer Bağlaçlarla Kurulanlar
"ve, veya, ya da, da, fakat, ama, lâkin, hâlbuki, ne.....ne, meğer..." bağlaçlarıyla birbirine bağlanan bağımsız cümleler topluluğudur.
Hava bulutlu ve durduğumuz tepe rüzgârlı idi.
Çocukluk günlerini hatırladı ve gözlerinde iki damla yaş belirdi.
Okumayı bilmiyor veya numara yapıyor.
"Ne doğan güne hükmim geçer Ne hâlden anlayan bulunur."
Bu ev güzel, temiz, her şeyi yerinde bir ev; / ama / Şinasi Bey'in istediği ev değil.
"Yatsam, acaba uyuyabilir miyim?" diye düşündü, yatıp da uyuyamamaktan korktu; /ama / korktuğu başına gelmedi. Sabaha kadar yattı, hem de uyudu.
Burnu biraz basıkça, / fakat / gözleri derin ve güzel; alnı küçük ve dar, / fakat / saçları altından bir duman gibi yumuşak ve seyyal; dişleri biraz eğri, / fakat / dudakları çilek gibi küçük, toplu ve yuvarlak... Güzel değilse bile çirkin hiç değil.
Onun bu sözlerinin samimî olduğuna hiç şüphe etmediler / ve / bir çocuk ruhu kadar temiz ruhundan gelen nutuklarını sessizce dinlediler.
Dün resim yapmadı / da / maça gitti.
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde.
]Bağlı cümlelerin bir kısmında yüklemin kipi ve şahsı aynı, bir kısmında farklıdır.
Hava bulutlu ve durduğumuz tepe rüzgârlı idi.
Ayakkabılarını ayağına geçirdi ve kendini sokağa attı.
İstediğiniz evrakları getireceğim, fakat okuyabileceğinizi sanmıyorum.
Ben saatinde gelmiştim, ama o henüz ortalıkta yoktu.
]Unsurların biri veya birkaçı ortak olan bağlı cümleler de vardır. Ya okumayı bilmiyor ya numara yapıyor.
Sonuç
Bir cümle, yapı bakımından basit, birleşik, bağlı, sıralı cümlelerden ancak birine dahil olabilir. Birleşik, bağlı ve sıralı cümleleri oluşturan cümleler de ayrı ayrı basit, birleşik, sıralı veya bağlı olabilir.
Gündüzleri onların sesleriyle o kadar dolmuş olurdum / ki / rüyamda yahut uykumun içinde hâlâ bunları duyardım ve hep bunları tefsir etmek isterdim.
Çeşidi: "ki"li bağlı cümle
Yardımcı cümle: basit:
Gündüzleri onların sesleriyle o kadar dolmuş olurdum
Ana cümle: bağlı:
rüyamda yahut uykumun içinde hâlâ bunları duyardım / ve / hep bunları tefsir etmek isterdim.
Ana cümleyi oluşturan cümlelerin her biri: basit:
rüyamda yahut uykumun içinde hâlâ bunları duyardım
hep bunları tefsir etmek isterdim.
Örnekler
Öğle yemeğinden sonra sinirlerim uyuştu, ufak bir uyku kestireyim diye kompartımanda uzandım.
Tüllenen mağribi akşamları sarsam yarana
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana
Medeniyet öyle kuvvetli bir ışıktır ki ona bigâne olanları yakar, mahveder.
Bir duyguyu, düşünceyi, isteği, haberi, durumu, olayı vb. ifade etmek için kurulan ve kendi içinde anlam ve yargı bütünlüğü olan sözcüğe veya söz dizisine cümle denir.
Bugün hava ne kadar güzel!
Senin de benim gibi, otobüste, çalan cep telefonun uzun süre açmayanlara, "Şehir magandaları!" diye bağırasın geldi mi hiç?
Özellikleri
]Her cümle bir yüklem ve varsa ona bağlı diğer öğelerden oluşur. ]Cümlede yargı bildiren unsur yüklemdir. Cümle yüklem üzerine kurulur. İhtiyaca göre başka öğelerle desteklenir.
Geldim.
Ben geldim.
Ben buraya geldim.
Ben evden buraya geldim.
Ben evden buraya koşarak geldim.
Ben evden buraya kadar koşarak geldim.
Ben seni görmek için evden buraya kadar koşarak geldim.
]Bir cümle anlam ve yargı bildiren, ek-fiille çekimlenmiş bir tek isimden (yüklem) veya zamana ve şahsa göre çekimlenmiş bir tek fiilden (yüklem) de oluşabilir, yüklemi ve birbirini anlam bakımından bütünleyen birden fazla kelime ya da kelime grubundan da. Yani en küçük cümle tek kelimeden oluşabilir.
Öğretmenim.
Öğretiyorum.
Biz sizinde gelmeyeceğiz.
Sokaklarda, caddelerde, kaldırımlara park eden otolar yüzünden, yayaların rahatça yürüme imkânı kalmadı artık.
Karşılıklı konuşmalarda tek kelimeden oluşan cevap cümleleri önceki kelimelerle tamamlanmaya bırakılmıştır.
¦İnsanın elini yakmaz mı?
¦Yakmaz.
¦Sen çok güzel Türkçe biliyorsun.
¦Biliyorum.
CÜMLENİN ÖĞELERİ
Öğe:Cümleyi oluşturan bölümlerin her birine öğe denir. Anlamlı ve doğru cümleler kurmaya yarayan bölümleridir.
Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.
]Anlam bozulmayacak şekilde birbirlerinden ayrılabilirler.
çıkacağım.
çarşıya / çıkacağım.
alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.
Bugün / alış veriş yapmak için / çarşıya / çıkacağım.
]Her öğe görev ve anlam yönünden bir tek öğeye eşlik eder; onu tamamlar. Bu öğe de yüklemdir.
Birinci derecede önem taşıyan öğe yüklemdir.
çarşıya / çıkacağım.
alış veriş yapmak için / çıkacağım.
bugün / çıkacağım.
Bugün alış veriş yapmak için çarşıya çıkacağım.
zaman amaç yer yapılacak
bakımından bakımından bakımından iş
İkinci derecede önemli öğe öznedir. Sadece yüklemden oluşan cümlelerde bile öznenin varlığı, yüklemin taşıdığı şahıs ekinden anlaşılır.
Beğendi-k "-k" eki "biz"i karşılıyor.
Sonra tümleçler gelir ki bunlar zarf tümleci, dolaylı tümleç, edat tümleci ve nesnedir.
Hiçbir zaman kader bizi senden ayırmasın.
Zarf tüml. Özne nesne d.lı tüml. yüklem
]Bazı cümlelerde bazı öğeler hiç bulunmaz.
Yüklemi geçişsiz fiilden oluşan cümleler nesne almazlar.
Tarlanın sınırına gelince dinlenmek üzere oturduk.
İsim cümlelerinde tümleçler pek sık görülmez.
Ben / de / bir varisin olmakla / bugün / mağrurum.
Edat tüml. Zarf tüml.
]Öğelerin tamamı kelime veya kelime grubu hâlinde olabilir.
Yağız atlar / kişnedi, meşin kırbaç / şakladı.
Bir dakika / araba / yerinde / durakları.
Giden geminin arkasından / bakakaldı.
]Yüklem genellikle en sondadır. Diğer öğelerin yerleri anlama, anlatıma göre değişebilir. Genellikle vurgulanmak istenen unsur yüklemin önündedir.
"Bu şehrin çilesini ben çekerim yıllardır,
Hasretini ben duyarım."
]Cümle vurgusu yüklem üzerindedir. Vurgu, gerektiğinde özellikle belirtilmek istenen öğe üzerine çekilebilir, ya da o öğe yükleme yaklaştırılır.
Ben Ankara'ya yerleştim.
Ben Ankara'ya yerleştim.
Ankara'ya en geç ben yerleştim.
]Asıl yargının bulunduğu cümleler gibi, ona bağlı olan yan cümleler de öğelerden oluşur. Öğelerden oluşan bir cümle başka bir cümlenin öğesi de olabilir.
Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç)
]Öğeler bulunurken,
Önce yüklem, sonra özne ve sonra tümleçler aranır.
Sorular yükleme sorulup alınan cevaplar yüklemle birlikte tekrar edilmelidir.
Öğeler bulunurken tamlamalar ve diğer kelime grupları bölünmez.
Bağlaçlar öğe sayılmamalıdır.
Bugün alış veriş yapmak için çarşıya çıkacağım.
Kelime kelime grubu kelime kelime
Semt belediyesine bağlı bir sağlık ocağında dolaylı tüml.
fazla iş özne
olmaz. yüklem
Basit muayenelerin ve müdahalelerin dışında, zarf tüml.
ya bağlaç
hastahaneye dolaylı tüml.
hasta belirtisiz nesne
sevk ederler, yüklem
ya bağlaç
ölüler için edat tüml.
defin ruhsatnamesi belirtisiz nesne
verirler. yüklem
Masasında dolaylı tüml.
bir de bağlaç
bunların koçanları özne
olurdu. yüklem
O koçanlardan kopardığım sayfaların arka yüzüne dolaylı t.
resimler belirtisiz n.
yapar, yüklem
otomobil modelleri belirtisiz n.
çizer yük
ya da bağ
ilerde keşfetmeyi umduğum makineler b.siz n.
uydurur, yük
bir de bağ
tanıdığım artistlerin, ünlülerin listesini b.li n.
çıkarırdım. yük
Az sonra zarf t.
annem özne
gelir, yük
koçandan , dol. t.
temiz bir sayfa b.li n.
koparır, yük
ön yüzünü b.li n.
doldurur, yük
gelenin işini b.li n.
görür, yük
defin ruhsatnamesinde yukarıya dol. t.
ölenin adını b.li n.
yazar, yük
en altta dol. T.
da bağl.
hep zarf t.
kendi kaşesi ve imzası özne
olurdu. yüklem
Benim gözümde anneme ölüm karşısında üstünlük sağlayan bir şeydi yüklem
bu. özne
Ölümü belirtili nesne
başka adreslere dolaylı tümleç
gönderirdi. Yüklem.
Cümle bir duyguyu, bir düşünceyi, bir dileği, bir yargıyı tam olarak anlatan sözcük ya da sözcük öbeğidir.
Bir cümlenin her okuyan ya da dinleyen tarafından farklı anlaşılması cümle yorumu demek değildir. Tam tersine bir cümlenin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılması gerekir.
Cümleyi okuyanın veya dinleyenin kültür düzeyi, düşünce yapısı nedeniyle bir cümleden farklı anlamlar çıkaracağını söylemek anlam bilgisiyle bağdaşmaz.
Bir cümlede göreceli kavramların egemen olduğu bir anlatım varsa bu anlatıma "öznel anlatım" denir. Buna karşılık cümledeki anlatım herkes için geçerli olan değer yargılarını içeriyorsa bu cümlede "nesnel anlatım" vardır.
* Sonbahar insanları olumsuz etkiler(Öznel)
* Sonbaharda yapraklar sararır (nesnel)
Cümle Vurgusu:
Bir cümlede asıl verilmek istenen, yükleme en yakın sözcük veya sözcük öbeği ile verilir. Eylem cümlelerinde vurgu yükleme en yakın ögedir.
* Bu yıl sizi sınava biz hazırlayacağız.
* Bu yıl biz sizi sınava hazırlayacağız.
* Bu yıl biz sınava sizi hazırlayacağız.
* Biz sizi sınava bu yıl hazırlayacağız.
İsim cümlelerinde ise vurgu yüklemdedir.
* Komşumuz terbiyelidir.
* Bugün hava çok güzeldir.
UYARI: Devrik cümlelerde vurguyu bulmak için kurallı duruma getirmek doğru olur. Cümle vurgusunun temeli "sözcük vurgusu" na dayanır. Çok heceli sözcüklerde genellikle son hece vurgulu söylenir, buna sözcük vurgusu denir.
Cümlede Anlam Farklılıkları:
1- Kınama anlamı: Kınama, yapılan işi değer yargıları açısından değerlendirip doğru bulmayarak ayıplamaktır.
* Nasıl olur da küçücük bir çocuğun parasını alırsın.
* Böyle nur yüzlü bir ihtiyara bakılmaz mı hiç.
2- Alay anlamı: Bir kişinin veya bir durumun yetersiz, kusurlu, gülünç yönlerini küçümseyerek eleştirmek, alay etmek demektir.
* O kadar zeki ki liseyi altı yılda bitirdi.
* Dili çok iyi kullanır, ne de olsa sakatatçı çocuğu!
* Ne anlarsın ya resimden!
* Böyle ders çalışırsanız tabii başaramazsınız.
* Baba kendi yapmadığını çocuğundan nasıl ister ki!
* Borcunu ödemez, sözünü tutmaz, nasıl biri bu!
4- Küçümseme anlamı: Değer vermemek, önemsememek, küçük görmektir.
* Bu soruyu ilkokul öğrencileri bile çözer.
* Üç yıl bekledin de bu arabayı mı aldın!
* Adam olacak da ailesine bakacak!...
5- Beğenme anlamı: Yapılan bir işin, oluşan bir durumun veya kişinin değerli bulunması, değerlere uygun bulunması beğenmedir.
* Yediğim yemek nefisti.
* Verilen işi mükemmel yapardı.
* Ne giydiyse kendine yakıştırır.
6- Azımsama anlamı: Bir şeyin umulandan az bulunması, yetersiz görülmesi, azımsamadır.
* Üç kez koşmakla koşucu olunmaz.
* Haftada bir saat sporla zayıflayamazsınız.
* Bu paraya asla çalışmam.
7- Yetersizlik, gücü yetmeme, başarısızlık anlamı:
* Birkaç soru daha çözebilseydi, sınavı kazanırdı.
* Yağmur yağınca sel baskınlarını önleyemiyor belediye.
* Konu oldukça iyi ama anlatım hiç de başarılı değil.
8- Övgü, övünme anlamı: Kişinin, durumun, nesnenin, kavramın, üstün yönlerini de alıp değerlerini arttırmak, övmektir. Bunu kişi kendisi veya topluluğu için yaparsa övünme olur.
Övme: * Onu bir de bilgisayarın başında gör!
* O boy, o gözler, o burun... sanki taşbebek.
* Böyle uyumlu bir aile görmemişsinizdir.
Övünme: * Biz adamı böyle mat ederiz.
* Ben olmasaydım siz zor çıkardınız buradan.
* Ben sizin yaşınızdayken...
9- Yakınma anlamı: Bir kişinin sözündeki, davranışındaki veya çevresindeki yanlışlıklardan, eksiklerden duyulan rahatsızlığı, kırgınlığı üçüncü bir kişiye yakınarak anlatmak, şikayette bulunmak bir yakınmadır.
* Bir de aldığı borçlarını ödeyebilse.
* Yememiş, içmemiş, söylediklerimi öğretmene yetiştirmiş.
* Benden habersiz akşam yemeğine konuk çağırmış.
10- Sitem anlamı: Bir kişiyle ilgili alınganlık, üzüntü, kızgınlık gibi duyguların biraz da iğneleyici bir dille ortaya konulması sitemdir.
* Parti vermişsiniz de en yakın komşunuzu, bizi, çağırmamışsınız.
* Senin bu sözleri söyleyeceğini hiç sanmazdım.
* Aşkolsun bana da mı böyle davranıyorsun!
11- Uyarma: Bir kişiye yanlış bir iş yapmamasını, yanlış bir davranışta bulunmamasını söylemek, uyarmaktır.
* Biraz daha sessiz olabilir misiniz?
* Derslerinizi günü gününe yapmalısınız.
* Bütün seçenekleri okumadan yanıtınızı işaretlemeyin.
12- Şaşma anlamı: Beklenmedik bir durumla karşılaşıldığında duygu ve düşüncelerin ortaya konması şaşırmadır.
* Nasıl kesebildin bunca odunu!
* Aa! Siz de mi bu sitede oturuyorsunuz!
* Köşeyi dönünce köpekle karşılaşmayayım mı!
13- Tehdit, korkutma anlamı: Birini kaygılandırmak, korkutmak, göz dağı vermek, tehdit etmektir.
* Bir daha seni bu evde görmeyeceğim!
* Hele bir geç kal da!...
* Bunu ne duymuş olayım ne de görmüş!
14- İkilem (tereddüt) anlamı: Kararsızlığın ortaya konulması ikilemdir.
* Biz de sizinle gelsek mi ki!...
* Acaba biz de alsak mı ki bu arabalardan?
* Yarın sinemaya gideyim mi, gitmeyeyim mi!
15- Varsayım anlamı: Bir şeyin kanıtlanmadan geçici olarak benimsenmesi önerisi, tahminde bulunma, öyle kabul etme varsayımdır.
* Diyelim ki enflasyon % 10'a düştü.
* Tut ki ülkedeki işsizlik sona erdi.
* Bizim görmediğimizi say.
16- Yanılgı anlamı: Düşünülen, varsayılan bir durumun gerçekleşmemesi, yanılmayı ortaya çıkarır.
* Seni çok çalışkan biri sanırdım.
* Körfez savaşında kazançlı çıkacağımızı sanmıştık.
* Avrupa her şeyi kolaylıkla kabul edeceğimizi düşünmüş.
17- Aşamalı gelişme: Zaman içinde durumun değişip azalması veya artması aşamalı bir gelişmeyi anlatır.
* Son yıllarda çok daha güzel yaşıyordu.
* Her yıl biraz daha güzelleşiyorsunuz.
* Damlaya damlaya göl olur.
18- Acıma anlamı: Bir kişinin ya da canlının içine düştüğü olumsuz durumdan üzüntü duymak, acımaktır.
* Depremden kurtulanların hali yürekler acısıydı.
* Tanrı kimseyi bu durumlara düşürmesin.
* Zavallı her gün eriyip gidiyordu.
19- Koşul (şart) anlamı: Bir olgunun gerçekleşmesi için bir başka etmenin gerekmesi, koşuldur.
* Derslerinize çalışırsanız kazanırsınız.
* Ekonomik sorunlarımızı çözelim de kalkınmış olalım.
* Düşünen kişiler çoğalırsa demokrasi gelişir.
20- Sebep (neden) anlamı: Bir durum diğer bir durumun oluşmasına yol açıyorsa buna yeni durumun sebebi denir.
* Parası yetmediği için uçakla gelememiş.
* Sözlerinizi dinlemediğinden hata yapıyor.
* Mutluluktan uçacaktı.
21- Amaç anlamı: Bir eylemi hedeflenen bir başka eylem için yapmak amaç gütmektir.
* Yeni bir elbise almak için çok çalışıyor.
* Gelecek kuşaklara güzel bir dünya bırakmak için çalışalım.
* Sınavı kazanayım diye gece gündüz çalışıyor.
Dilin en önemli görevi onu kullanan insanlar arasındaki anlaşmayı sağlamaktır. Söylenmek istenen her şey, açık, yalın ve anlaşılır biçimde dile getirilmelidir. İyi bir cümlede kelimeler yerli yerinde kullanılmalı, gereksiz kelimelere yer verilmemeli, anlatılmak istenenin dışında bir anlam çıkarılmasına mahal verilmemelidir. Eğer konuşmada ve yazmada açıklık, yalınlık ve anlaşılırlık yoksa ortada bir anlatım bozukluğu var demektir. Günlük konuşmalarımızda hâliyle anlatım bozuklukları yapılacaktır. Bunlar toplumdaki yerimize (statü) ve aldığımız eğitime bakılarak hoş görülür ya da görülmez. Ama yazılı anlatımda bu bozukluklar asla affedilemez. Çünkü yazı dili kültür dilidir. Kültür, bu ifade sayesinde kalıcılaşır. Eğer bu ifadede de bozukluklara yer verilirse insanlar arasında hem anlaşma eksikliği ortaya çıkar hem de farklı anlaşma yolları bulunur. Meselâ radyolarda program yapanların kendi aralarında oluşturmaya kalkıştıkları dil gibi. İster istemez bizim de oluşmasına katkıda bulunduğumuz kolaycı, "kısa yol"cu bir dil daha vardır: "...dermişim", "...falan", "...yok böyle bir şey", "kolum iptal oldu"...
Şimdi en çok karşılaştığımız anlatım bozukluklarını örneklerde görelim:
Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar. Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.
"Satıcı burnu havada, kendini beğenmiş biri."
cümlesinde "burnu havada" sözünün verdiği anlamla "kendini beğenmiş" sözünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu cümlede bu iki sözden biri gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır.
"Yaklaşık beş yıl kadar bu Edirne'de oturduk."
cümlesindeki "yaklaşık" sözcüğü ile "kadar" sözcüğü cümleye aynı anlamı katmıştır. Bu nedenle bu iki sözcükte biri cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.
Bir cümlenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer. Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.
Dışarı çıkmak istediğini kulağıma alçak sesle fısıldadı."
cümlesindeki "fısıldadı" sözcüğü zaten "alçak sesle" yapılan bir eylemdir. Bu nedenle ayrıca bir "alçak sesle" sözüne gerek yoktur. Bu nedenle bu söz cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.
"Eve arkadaşı ilebirlikte geldi."
cümlesindeki ile edatı cümleye birliktelik anlamı kattığı için ayrıca bir birlikte sözcüğüne gerek yoktur. Bu nedenle bu sözcük cümleden çıkarılarak anlatım bozukluğu giderilmelidir.
Örnekler:
Şirketteki mevcut ikilik günden güne büyüyor.
Yaşanmış deneyimlerinden hareketle bu sonuca varıyor.
Millî maçın oynanacağı gün yaklaştıkça, ülkedeki heyecan gittikçe artıyor.
Yanına gidiniz, konuşarak derdinizi anlatınız.
Problemi çözmek için iki arkadaş üç saat süre ile uğraştılar.
Japonya'daki arkadaşıyla on yıl boyunca karşılıklı mektuplaştılar.
Az kalsın merdivenlerden düşeyazdı.
Çocukların davranış biçimlerinde gariplikler görüldü.
Bazen sözcükleri yanlış şekilde başka bir anlama gelen bir sözcüğü o anlamının dışında kullanırız. Bu tür kullanımlar cümlenin anlamını etkiler.
"Futbolcu, attığı muhteşem golle takımının galip gelmesine neden oldu."
cümlesindeki "neden olmak" eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa maçın kazanılması olumlu bir durumdur. Öyleyse "neden oldu" sözü bu cümlede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine cümle "...gelmesini sağladı." şeklinde bitirilebilir.
"Tanımadıkları bir ortama gelen kişiler ilk başlarda çekimser olur."
cümlesindeki "çekimser" sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Bu sözcük görüş bildirmekten çekinmek anlamındadır. Oysa cümlede verilmek istenen anlam "ürkek, sıkılgan"dır. Öyleyse bu cümlede "çekingen" sözcüğü kullanılmalıdır.
Bu iki sınıf arasındaki ayrıcalık tespit edilemedi.
Örnekler:
Yeni kaydolan öğrenciler bu kadar çekimser davranması normaldir.
Petrol fiyatlarının ucuzlamasına halk olumlu tepki gösterdi.
Olayların gerçek yüzü araştırmalar sonucunda ortaya çıkacak.
Küçük kızın saçları hayli büyümüş.
Ormanda yetişen bir çam fidanını salonunuzdaki saksıya ekemezsiniz.
Son dakika içerisinde attığı golle takımının galip gelmesine yol açtı.
Başarısızlığını düzensiz çalışmasına borçludur.
Böyle hareketler ülkede demokrasinin işlememesini sağlayacaktır.
>>Türkçe'de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.
"Kimse gelmemiş, maça gitmiş."
cümlesinde "gelmemiş" olanlar ile "gitmiş" olanlar aynı ancak "kimse" olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa "gitmiş" olumlu bir çekimdir. Yani ikinci cümle özneyle uyum sağlamamıştır. Buna "hepsi" şeklinde bir özne getirilmelidir.
>>Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.
"Bu soruyu ancak ben ve sen çözebiliriz." (biz)
"Ödülü sadece ben ve sınıf arkadaşım kazanmıştık." (biz)
"Sen ve kardeşin hangi okulda okuyorsunuz?" (siz)
"Sen hatta hepiniz bana yardım edin." (siz)
"Sen ve arkadaşların beni iyi dinleyin." (siz)
"Kardeşim ve annem okula gitti." (onlar)
cümleleri buna örnektir.
>>Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.
"Korkular üzerine gidildikçe azalırlar."değil "azalır." olacak."Öğrenciler öğretmeni dinliyor."şeklinde de doğrudur, "dinliyorlar." şeklinde de.
>>Türkçe'de sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür.
"Birçok insanlar bu kitabı beğendi."
cümlesinde "birçok" sıfatı çoğul bir anlam verdiği hâlde "insanlar" sözü de çoğul eki almıştır. Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.
Herkes ondan nefret ediyor, yüzünü görmek istemiyordu.
İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek şekilde ortak olarak kullanılmış.
Hiçbiri anlatılanlara inanmıyor, kendi fikrinden ısrar ediyordu.
İkinci cümlenin öznesi eksik. İlk özne yanlış anlam verecek şekilde ortak olarak kullanılmış.
Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.
Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen)
Özne birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o);
Özne birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz);
Özne birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar)
şahıslarından oluşuyorsa yüklem, daima birinci çoğul şahsa (biz) göre çekimlenir.
"Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz."
"Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık."
"Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik."
"Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık."
Eğer ;
Özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o);
Özne ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz);
Özne ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar);
şahıslardan oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul şahsa (siz) göre çekimlenir; ancak İkinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) şahıslar özne olursa yüklem birinci çoğul şahsa (biz) göre çekimlenir.
"Sen va annen burada ne yapıyordunuz?"
"Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz."
"Sen ve konukların, bize yarın gelebilirsiniz."
"Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık."
Cümlede, kullanılması gereken bir ögenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan ögelerde görülür. Çünkü Türkçe'de her fiil, ögeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.
"Türkçe öğretmeninin yanına gitti, bir soru sordu."
cümlesindeki ögeleri inceleyelim: "gitti" ve "sordu" yüklemdir. Giden ve soran kişi yani "o" gizli öznedir. Yani "o" ögesi her iki yüklemin ortak ögesidir. Bu ortak ögeyi yüklemlerle kullanalım. "Türkçe öğretmeninin yanına gitti." doğrudur; ancak "Türkçe öğretmeninin yanına soru sordu." denemez, "Türkçe öğretmenine soru sordu veya ona soru sordu." olmalı. Yani ikinci cümleye bir dolaylı tümleç gerekmektedir.
"Bebeğe sevgiyle baktı, sevdi."
cümlesinde nesne eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır. Bu bozukluk ikinci cümleye "onu" sözcüğü getirilerek giderilir:
"Bebeğe sevgiyle baktı, onu sevdi."
Kayaya yaklaşıyor muyuz, yoksa uzaklaşıyor muyuz?
Öğrencileri, teşvik etmeli, yüreklendirmeli, destek olmalıyız.
Olanları böyle değerlendirmek, bu gözle bakmak gerekir.
Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirmiş, bütün imkânları sağlamıştı.
--Ben ona ağabey, o da bana kardeşim derdi.
(Ben ona ağabey derdim, o da bana kardeşim derdi.)
--Bazı yiyecekler sağlığı yerinde ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.
(Bazı yiyecekler sağlığı yerinde olan ve yaşlı olmayan kişilerce özellikle yenmelidir.)
--Kitap için kendisine verilen paranın eksik ve yeterli olmadığını söyledi.
(Kitap için kendisine verilen paranın eksik olduğunu ve yeterli olmadığını söyledi.)
Ekşiyi az, acıyı ise hiç sevmezdi.
Gerekli yerlere başvuruda bulunmuş, ama bir sonuç almış değiliz.
Çorbaya biraz acı, biraz da tuz ve limon sıkılabilirdi.
Boyu kısa, bedeni de pek biçimli değildi.
Hangisinin başarılı, hangisinin başarılı olmadığını öğreneceğiz.
Çok az veya hiç çalışmadan çok para kazananlar var.
Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir. Bu durum cümlenin anlamını bozar.
"Yeni durağa varmıştım ki otobüs geldi."
cümlesinde "yeni" sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, durağın yeniliği değil, durağa varmanın yeni, henüz yapıldığıdır. Cümlenin doğrusu:
"Durağa yeni varmıştım ki otobüs geldi." şeklinde olmalıdır.
Yeni durağa gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (değil)
Durağa yeni gelmiştik ki otobüs de hemen geldi. (olmalıdır.)
Bu toplantıda çekinmeden düşünceler dile getirilmeli. (değil)
Bu toplantıda düşünceler çekinmeden dile getirilmeli. (olmalıdır.)
Her yolda kalan insana yardım etmeliyiz.(değil)
Yolda kalan her insana yardım etmeliyiz.(olmalıdır.)
İdare, henüz yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmedi.(değil)
İdare, yarın ders yapılıp yapılmayacağını henüz bildirmedi.